İLAHİ DİSKURLARDAN ALINTILAR - 07 2021
- Yazan Taya Kahraman
- Yayınlandığı Kategori İlahi diskurlandan alintilar
- Okunma 234 kez
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült yazı boyutunu büyüt
- Yazdır
- E-posta
İLAHİ DİSKURLARDAN ALINTILAR
SAIPRAKASHANA.ONLINE
Türkiye’ye İlahi Ziyaret
2 Nisan 2017
İki tane eliniz, iki tane ayağınız, ikişer tane göz ve kulağınız vardır. Bu uzuvlar birlikte çalıştıkları takdirde, bedeniniz doğru düzgün çalışır. Örneğin, eğer karnınız acıkırsa, ne olmalıdır? Gözleriniz yiyeceklerin nerede olduğunu görmelidir; ayaklarınız yiyeceklere doğru yürümelidir; elleriniz yiyecekleri alıp bir tabağa koymalı ve sonra ağzınıza yerleştirmelidir; ondan sonra ağzınız, mideye inebilmeleri için yiyecekleri yutmalıdır. Sonra mide de yiyecekleri sindirir ve açlığınız giderilmiş olur. Açlığın giderilmesini sağlamak için tüm bedenin birlikte çalışması işte bu şekilde olur. Elleriniz yiyecekleri ağzınıza koymayı istiyor da ayaklarınız yürümek istemiyorsa veya ayaklarınız yürümek istiyor da elleriniz yiyecekleri ağzınıza koymak istemiyorsa, beden nasıl mutlu olabilir ki? Siz herkesin Tanrı’nın bir uzvu olduğunu idrak edene kadar, birlik diye bir şey olmayacaktır.
Vyaşti ya da birey, Srişti’nin ya da Yaratılışın bir uzvudur. Bunun karşılığında, Srişti de Parameşti’nin bir uzvudur, yani Tanrı’nın bir parçasıdır. Farklı insanları bireyler olarak görüyorsunuz, fakat hepiniz aynı bedenin parçalarısınız. Bedenin sağlıklı ve mutlu olabilmesi adına, tüm parçalarının birlikte çalışması gerekir. Hepsinin birlikte çalışması, herkesin iyiliği içindir. Eğer mideye besin gidiyorsa, eller, ayaklar ve gözler de bundan faydalanır – dolayısıyla, tüm beden bundan yararlanır. Bunun gerçekleşmesi için, herkesin üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerekir.
İşte hepiniz böyle düşünmelisiniz. Yapılabilecek basit bir uygulama, önce öteki kişinin içindeki iyiliği düşünmek olur. Onların yapıp da sizin yapamadığınız şey nedir? Onların içinde olup da iyi olan ve sizde olmayan şey nedir? İlk önce, iyi olanı görün. İyi olanı gerçekten düşündüğünüzde, o kişinin yaptığı tüm iyilikleri düşündüğünüzde, o zaman onların içinde olup da o kadar iyi olmayan niteliklerin üzerinde durmazsınız. Bunları göz ardı edebilecek hale gelirsiniz. Şöyle düşünürsünüz: ‘Bu insanın içinde o kadar çok iyi şey var ki, onun içindeki çok da iyi olmayan şeyleri kolaylıkla görmezden gelebilirim – çünkü kimse mükemmel değildir, ben bile.’ Mesele kendinizi ve etrafınızdakileri anlamaya geldiğinde, uygulayacağınız formül basittir: Mesele başkalarıyken, ilk önce onlarda neyin iyi olduğunu düşünün ve neyin o kadar iyi olmadığını ondan sonra düşünün. Mesele kendiniz olduğunda ise, ilk önce o kadar da iyi olmayan ne varsa, onları düşünün, iyi olan şeyleri ise ondan sonra düşünün.
Öncelikle, bu uygulama sizleri alçakgönüllü yapar. İkinci olarak da başkalarına karşı şefkatli olmayı sürdürmenize yardımcı olur. Sizler, kendi içinizdeki iyi olanı görüp kötü niteliklerinizi göz ardı etme ve başkalarında eksik olanı görüp onların içindeki iyi şeyleri görmezden gelme eğilimindesiniz. Tüm çatışmaların ortaya çıkış sebebi budur. Tekrar etmek gerekirse, onların içindeki iyi şeyleri düşünün. Onlardaki iyi şeylerin ışığında da kötü şeyler son derece önemsiz görünür. Egonuz şiştiğinde ve kendinizi diğerlerinden daha üstün gördüğünüzde, ilk olarak kendi kusurlarınızı analiz edin, yapmakta olduğunuz iyi şeyleri ancak ondan sonra düşünün. Alçakgönüllülük anında artar. Alçakgönüllülük bir kez ayağını içeriye attı mı da birlik olur. Kişi böyle düşünmelidir işte.
Herkesin Tanrı’nın bir parçası, Tanrı’nın bir uzvu olduğunu ve Tanrı’dan ayrı olmadığını aklınızdan çıkarmayın. Ellerin bazen gözleri incitebildiği ya da kimi zaman yemek yerken dişlerin dili ısırdığı doğrudur. Öyle bile olsa, hepsi de aynı bedenin parçalarıdır. İkinci olarak, iş gruplar halinde çalışmaya geldiğinde, uzlaşamadığınız zamanlar olabilir. Karşınızdaki kimseyi reddetmeden önce, onun içindeki iyi olanı düşünün. Sonra, o insanın içinde o kadar çok iyilik olduğunu hissedip, “Bizi bir araya getirecek şekilde davranmıyor olmam, acaba benim açımdan doğru bir şey mi, bilemiyorum,” diye derin düşünceye dalarsınız. İlk adımı kim atarsa, Tanrı’ya o kişi yakınlaşır. Öyle değil mi? İlk adımı atıp atmamak size kalmıştır. Niçin diğerlerini bekleyesiniz ki! Tanrı’ya doğru bir adım atarsanız, O’na daha bir yakınlaşmış olursunuz – bu da sizin iyiliğiniz içindir. Kişi bu şekilde düşünmelidir işte.
Bu İlahi Diskurun tamamını Türkçe olarak okumak için bakınız: LİNK